1. Hip-hop bir direniş biçimidir.
Hip-hop, ezilenlerin, sesi bastırılmışların, görünmez kılınanların kolektif haykırışıdır. Bronx sokaklarında doğan bu kültür, var olma mücadelesi veren gençlerin sesidir. Public Enemy’nin “Fight the Power”ı, sadece bir şarkı değil; sisteme karşı söylenmiş bir isyandır. Hip-hop; mahallelerden sokaklara, gettolardan varoşlara taşan, baskıya, ayrımcılığa, yoksulluğa ve erkek egemen düzene karşı filizlenen bir yaşam biçimidir.
2. Hip-hop’un özü anti-emperyalisttir.
Bu kültür, küresel sermayenin tek tipleştirdiği, paraya endeksli yaşama karşı 80’lerden beri süren bir itirazdır. Fransa banliyölerinde IAM’in parçaları polis şiddetine karşı bir direnişken, Filistin’de DAM, işgale karşı mikrofonu silah gibi kullanır. Türkiye’de 90’larda Cartel’in çıkışı, Almanya’daki emekçi kuşakların sesi olmuştur. Hip-hop; Amerikan kültürel hegemonyasına ve onun dayattığı yaşam tarzına karşı, dünyanın dört bir yanında gelişen estetik bir mücadele dilidir.
3. Hip-hop kardeşliği bir zorunluluktur.
Sınırlar bizi bölmez; bizi ayıran, sermayenin ve iktidarın kurduğu duvarlardır. “Zulu Nation”un 90’larda yaydığı mesaj netti: barış, birlik ve ortak bilinç. Almanya’daki Türkiyeli gençlerle Fransa’daki Kuzey Afrikalı çocuklar aynı beat’te buluştu. Biz, dünyanın dört bir yanında mikrofonu eline alanlar olarak; coğrafya, kimlik ya da dil fark etmeksizin, adaletsizliğe karşı birlikte ses çıkarmalıyız.
4. Hip-hop’un metalaştırılmasına karşı olmalıyız.
Hip-hop bir satış ürünü değil; halkın sahiplendiği, yaşadığı ve sokakta var ettiği bir kültürdür. 90’larda hip-hop modası bile bir karşı çıkıştı: logolar ters çevrilir, markalar alaycı şekilde yeniden tasarlanırdı. Tommy Hilfiger gibi “elit” markalar, mahallede başka anlamlar kazanır; bağcıksız Adidas’lar sistem dışı bir tarzın simgesine dönüşürdü. Run DMC’nin bu tavrı, şirket logolarıyla değil, sokakla özdeşleşmenin sembolüdür. Bugün bu ruh, markaların reklam kampanyalarına yedirilmek isteniyor. Oysa biz bu kültürü satın almadık; biz bu kültürü yaşadık.
5. Hip-hop, kolektif özgürleşmenin aracıdır.
Yükselmek değil, birlikte ayağa kalkmak esastır. 90’larda mahalle stüdyolarında kaydedilen kasetler, kolektif emeğin ve dayanışmanın ürünüydü. Freestyle'lar, beat’ler, dans ve graffiti — hepsi birlikte üretmenin, birlikte direnmenin biçimleridir. Hip-hop’un ritmi; yoldaşlığın, dostluğun, mahallenin ve özgürlük düşlerinin ritmidir.